15 Ocak 2012 Pazar

malezya, 12.2011.

binalar genelde toki binalarını andırıyor. tek tip. yüksek ve etrafındaki geri kalan her şey ile uyumsuz.

merkez dışında çok yürüme alanı yok.





masjid negara.




little india.


kuala lumpur havalimanı'ndan dışarı adımımı attığımda beni karşılayan yoğun nem ve boğucu sıcaklık oldu. çok garipmiş insanın bir günde 35 derece hava değişimini yaşaması. birbirini takip eden tren-otobüs yolculukları ve birazcık panik sonrasında küçücük mahallelerden, korunaklı sovyet tipi uzun bloklara vardım. kapı görevlisi beni gideceğim daireye kadar götürüp telefonunu bile kullanmama izin verdi. kapıyı iranli film yapımcıları açtı, ben ufak tefek filipinli bir kız beklerken. joy geldiğinde, adı gibi neşesini de etrafa saçtı. sonrasında da 24 saate sığdırmaya çalıştık bir şehri. ben ve nicolas. kısıtlı zamanların, dolu dolu yaşanması gibi. her yeri yürüdük. benim bacaklarımı yine sivrisinekler ısırdılar, üzerimdeki kiyafetlere aldırmadan.

kokular. çin mahallesi: baharat, taze kestane ve ucuz plastik. hint mahallesi: çiğ et, taze sebze ve insan teri. camiler: deterjan ve her camide giymek zorunda kaldığımız uzun elbiselerin üzerine sinmiş eski kumaş. merdeka meydani: formula arabalarının gösterileri sonrasında yanmış lastik, sıcak asfalt ve taze çimen. göl bahçeleri: çiçek ve temiz hava.

nakış gibi işlenmiş binalar, kirli sokaklar, insan ve ses kalabalığı, tropik bitkiler, sonsuz ağaçlar, rengarenk kuşlar, minyon insanlar. gece biterken, petronas kulelerine karşı iskambil kartlarıyla 3-5-8 oynamak, her elde yenilmek. bazen anlamlandıramazsınız ya o anda içinde bulunduğunuz ortamda neden olduğunuzu. çoğu zaman anlamlandırmanıza da gerek yoktur. işte öyle bir duyguydu bütün kuala lumpur macerası da.

:bon iver - stacks:

1 yorum:

  1. Muhtesem fotograflar ve tam olarak ne hissettiginin tam bir tarifi. Harikasin yine. Daha daha ve daha cok yaz lutfen.

    YanıtlaSil