7 Ekim 2011 Cuma

trans-sibirya ekspresi, rusya, 06.2011.


iki buçuk gün süren khabarovsk - ulan ude treninden.

khabarovsk.





irkutsk. (nam-ı diğer trans - sibirya'nın paris'i)


molalar, inmeler - binmeler.


ilk kompartman arkadaşlarım, vladivostok.




iki buçuk günümün prensesi. Nadja. o bana deniz kabuğu hediye etti, bense ona küçük prens maketi.

en lüks tren 001 rossiya ve ağlayan bebek sesleri.





üçüncü sınıf vagon deneyimleri.


on yedi günün en rahat odası.

nehir kenarında yürürken "moon river" çalan renkli şehir. yekaterinburg.









moskova.

hani amaçsızca dergi sayfalarını karıştırdığınız günler olur ya, elinize ilk aldığınız resimli sayfaları çeviriverirsiniz neye baktığınızı bile bilmeden. o günlerden birinde, rusya haritasının üzerinde bir başından, bir başına çekilmiş kocaman kırmızı bir çizgi gördüm. aslında arkasındaki neden basitti: tren yolu. trans-sibirya ekspresi, dünyanın en uzun tren yolu olmasının yanı sıra, birçok insana göre de gidilecek en efsanevi rotalardan bir tanesi. 9289 kilometre boyunca aşılan sekiz adet zaman dilimi. 1891 - 1916 yıllarında yapılmış ve moskova ile uzak doğuyu birleştiren tek bir hat. (tabi daha sonrasında, trans-mançurya ve trans-mongolya adı altında farklı dalları da inşa edilmiş.)


ilkbahar gelince insanın içinde farklı duygular da canlanıyor sanırım. bir şeyler yapmak, bir şeyleri değiştirmek için. her şey birikince o kaçma hissi yok mu hele, bir türlü peşimi bırakmayan. o dergiyi tekrar buldum, o sayfayı tekrar inceledim. on yedi günlük plan önümdeydi bir anda. vladivostok'dan moskova'ya uzanan bir macera. hem de kız başına. yolda sırasıyla dokuz şehirde durdum: vladivostok, khabarovsk, ulan-ude, irkutsk, krasnoyarsk, novosibirsk, yekaterinburg, nizhny novgorod ve moskova. sonuçta hayatımın en güzel on yedi gününden bir tanesini yaşadım. yoruldum, kayboldum, aç kaldım, ayaklarım acıdı, yalnız kaldım, sessiz kaldım; ama bütün bunlara ek olarak kocaman kalabalıklar arasında insanlar tren vagonlarında hayatlarını evlerindeymiş gibi yaşarlarken onlara misafir oldum, hiçbir şey anlamasam da dinledim, paylaştım, dahil oldum, güldüm, yeni insanlarla tanıştım.

hem siz bilir misiniz moskova'da kızıl meydan'da st. basil katedrali'nin önünde birisini kalp çarpıntısı ile beklemek ne demektir? elli altı kişinin bulunduğu bir vagonda tabut gibi bir ranzada hareketsiz yirmi saat geçirmek ne demek bilir misiniz? tren istasyonlarında sekiz saat yapacak hiçbir şeyiniz olmadan oyalanmaya çalışmak ne demektir bilir misiniz? hiçbir şekilde anlaşamadığınız insanlarla muhabbet kurmak ne demektir bilir misiniz? sabaha karşı parklarda şarkı söyleyen askerler etrafınızda dans ederken çimenlerde uzanıp hiç bilinmeyenlerden bahsetmek ne demektir bilir misiniz? dünyanın en büyük tatlı su gölü olan baykal gölünün etrafında on derece havada tişörtle geziyorsunuz diye aptallığınıza gülmek ve ağlamak arasında küfretmek ne demek bilir misiniz?


ben öğrendim. iyiki öğrendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder